Geçiş nesnesi olarak semptom
Bebek ilgilenilmek ve görülmek ister. İhtiyaçları karşılandığı sürece kendi benliği gelişir. Bakım verenin ilgilenmesiyle bebek büyür, kabul edildiğini hisseder ve sağlıklı bir kendilik geliştirir. Reddedilen bebek olması gerekenin aksine bakım verene göre şekil almaya başlar. İhtiyacının karşılanması ve kabul görmesi için sadece var olması değil ayrıca bir performans sergilemesi gerektiğini keşfeder.
Böylece sahte bir kendilik oluşturmaya başlar. Onay görmek için kendisine ait olmayan şeyleri benimser, ilgi görmek için ihtiyaçlarını biçimlendirir belki de saklar. Kısıtlanan bebek büyüdüğünde kendi gerçekliğini dillendiremeyen, kabul edici, itaatkar rollerini sahiplenir. İçinde büyüyen ve bir türlü açığa çıkamayan kendiliği de pasif agresif bir şekilde semptoma bürünür. Ağrı, uykusuzluk, panik atak…
Bu sefer kişinin dillendiremediğini bedeni dillendirir, kendi acısını kendi söyler. Öyle ki yaşadığı semptomlar ona hep ihtiyacı olduğu ilgiyi ve şefkati de beraberinde getirir. Bu yüzden birçok kişi semptomdan kurtulmak istese de onu bırakmamak için elinden geleni yapar. Semptomu onun dili olmuştur çünkü. Her semptom anlatılmayı bekleyenen bir hikayeyi barındırır, der Sigmund Freud. Dillendikçe çözülecek bir düğümdür bu.