Tehlike Beklentisi
Bir tehlikenin oluşacağını düşünen kişi, bazı bedensel tepkilerle karşı karşıya kalır. Örneğin kişinin kalp atışlarında, nefes alış verişlerinde büyük farklılaşmalar oluşur.
Freud’a göre bu tehlike beklentisi, bazı tepkilere yol açar. Bu beklenti, bir anda hiçbir tehlike ile karşı karşıya değilken birden karşımıza çıkan tehlike ile belirtileri doğurur.
Bebek, anne rahmindeyken orada ona gelen uyaranlar düzenlenip kontrol altına alınır. Doğum anında ise birden o uyaranların dozu bebeğin beklemediği şekilde artar ki bebek bunu nahoş bir durum(kaygı) olarak deneyimler.
Anne karnındayken huzurlu ve ihtiyaçlarının karşılandığı bir konumdayken bebek, kendisi için uyaranların hiç beklenmediği bir ortama(fiziksel dünyaya) fırlatılmış hisseder. Bu fırlatılmışlık ile beklenmedik ortama fırlatılan bebek, nahoş duyguyu yaşar ve yatıştırılmayı, kucaklanmayı, kapsanmayı arzular.
Varoluşçu Dört Dünya Kuramı(umwelt-mitwelt-eigenwelt-überwelt)’na göre bebeğin yaşamış olduğu bu fırlatılmışlık şöyle yorumlanabilir:
Hepimiz bir umwelt’e(fiziksel dünyaya) -anne karnındaki simbiyozdan dış dünyaya- doğarız. Hayatta kalmayı sağlayan bir mitwelt(bir öteki-özellikle anne-bakım veren-ilişkisel dünya) ararız. Gelişimsel olarak ilerledikçe onun(annenin-bakım verenin) bizim hakkımızdaki düşünceleri, fikirleri bizim için önemli bir konuma gelir ve ötekinin düşünceleri bizde bir şeyler inşa etmeye başlar. Bunun sonucunda bir kendilik fikrine(eigenwelt) sahip oluruz. Daha sonrasında dünya üzerinde başka gerçekliklere, bizim üzerimizde var olan fikirlere, başka’lara açılır ve onları keşfetmeye başlarız(überwelt). Var olan sistemler, bizim dışımızdaki insanların yaratmış olduğu düşünceler ise bu dış alanı-überwelt’i oluşturur.
Böylece bebeğin yaşamış olduğu bu tehlike hali, fazla uyaranların olduğu, uyaranların dozunun artmış olduğu hal, dünyaya fırlatılmış olmakla başlar. Bu tehlike hali, annenin-bakım verenin bebeği kapsamasıyla, ihtiyaçlarını gidermesiyle yatışmaya başlar.
Psikolojik Danışman Serdar Görkem Saka